26 Nisan 2010 Pazartesi

Har: Bir Kıyamet Romanı (Murat Uyurkulak)

“Bu ülke, ki Netamiye derler adına, ulu bir ejderhanın mide fesadından doğdu. Biz oradaydık, gördük her şeyi. Kıyametin yarım boy küçüğü bir alamet gündü. Yalan elbet, ulu falan değildi ejderha. Kanatlarından irin saçan, pespaye bir yaratıktı aslında. Hastaydı, uçarken kusuyordu sürekli. Şöyle son bir kez titredi, süzülürken ağzını açtı ve macunumsu fokurdak bir sıvıyı, uzun ince kilimler misali, kadim suyun ortasına seriverdi. Ejderha olgun bir armut gibi yere düşerken, macunkilim de hızla katılaştı, kabarcıklarından dağlar vadiler denizler hasıl oldu, bu ülke böyle vücut buldu.
Üzerinden her daim ekşi kokulu dumanlar tütmesi ondandır.”

Murat Uyurkulak’ın ilk romanı Tol çok sevilmişti. Har’ı da seveceğinizden eminiz. Dumanı tüten bir kıyametin romanı Har. Gökte melekler, cinler, “ben”ler, şeytanın ta kendisi, yerde Numune, Onüç, Otuzbeş ve bütün Yamuklar, tekmili birden aynı alametin üzerinde. Ne diyelim, Büyük A hepimizi korusun!

(arka kapaktan alıntı)

Arka kapak yazısına bayılıp bir solukta bitirdiğim bir kitap. Yaratıcılıkta sınır tanımayan, ironik, eğlenceli, öfkeli, inanılmaz doğal ve gerçekçi dili zaten elden düşürtmediği gibi, fantastik görünse de hakikatin (hatta neredeyse can acıtacak kadar) dibine vurmuş hikayesi de kitabı okuyup bitirene kadar rahat verdirtmiyor. Türkiye'nin (pardon, Netamiye'nin...) bugününü ve geçmişini kah gökteki ne idüğü belirsiz 'ben'likler kah da Numune isimli fazlasıyla tipik bir gencin gözünden anlatırken yaptığı göndermeleri takip etmek de fazlasıyla eğlenceli - yazar hiçbir gerçek isim kullanmamış çünkü. Xırbo'lar, bülbüller ve kaplanlar (iki çok güzide futbol takımımız), conlenın, Cana Cankatan, Amkıta, Askıta, Açkıta ve benzeri isim oyunları da Büyük A sizi inandırsın tadından yenilmiyor. Kısacası; okuyun, okutun. 
Ece.

0 yorum:

Yorum Gönder